Milattan sonra 440-442’de yapıldığı tahmin edilen yapı, biri yıkılmış iki kilise, kayalara oyulmuş keşiş odaları ve vaftizhaneyi barındırıyor. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ye benzer mimarisi ve süslemeleri nedeniyle “Mersin’in Ayasofyası” olarak da bilinen manastır, Hristiyanlığın geçiş yolu olarak da önem taşıdığı için bu dinin hac yollarından biri olarak anılıyor.
Doğu ve batısındaki yapıları, sütunlu bir yürüme yoluyla birbirine bağlanan Alahan’daki kilisenin arkasında, suyu bir kaynak tarafından sağlanan hamam yapısı da bulunuyor.
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Alahan Manastırının 17. yüzyılda Evliya Çelebi tarafından da ziyaret edildiği bilinirken, Çelebi seyahatnamesinde, manastırı “Ustasının elinden yeni çıkmış gibi duruyor” sözleriyle tanımlıyor.
Yapımında kullanılan ve pek çoğu arazilerden kesilerek çıkarılan taşların kesim izleri ve üzerindeki çeşitli figürlerin, günümüzde dahi görülebildiği manastır, turistlerin uğrak yerleri arasında bulunuyor.
“BURASI HARİKA BİR YER”
Rehber ziyaretçilerden 47 yaşındaki Bekir Çoban yaptığı açıklamada, arkadaşlarının önerisi üzerine Alahan’ı gezmeye geldiğini ifade ederek, “Alahan Manastırı gerçekten anlattıkları kadar, hatta daha da güzel harika bir yer. Herkese gelip gezmelerini tavsiye ediyorum” dedi.
Mut’ta yıllardır yaşadığı halde ilk defa geldiğini söyleyen Ekrem Çoban’da, “Oğlum sayesinde manastırı görme fırsatı buldum. Burası harika bir yer. Bu kadar güzel olduğunu beklemiyordum. Harabe bir yer olduğunu sanıyordum. Çok güzel ve şahane bir yer" diye konuştu.
Alahan Manastırı’nın yakın zamanda dünyanın birçok yerinden turist çekeceği düşünülüyor