Reflü sıklığının hızla artmasından, insanların yaşam tarzının ve beslenme alışkanlıklarının değişmesinin sorumlu olduğunu belirten Prof. Dr. Fehmi Ateş, obezite ve reflünün paralel seyreden hastalıklar olduğunu vurguladı.
Elvan KONUK
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fehmi Ateş, Reflünün çağımızın hastalığı olduğuna dikkat çekti. “Gastroenteroloji uzmanı olduğum için her gün pek çok yemek borusu, mide, karaciğer, safra yolu, pankreas veya bağırsak hastasını muayene ve tedavi ediyorum. Bunların içerisinde en sık size başvuranlar hangi hastalar derseniz, Gastroözofageal Reflü hastaları derim. Reflüye, çağımızın hastalığı da diyebiliriz. Günümüzde insanlar maalesef eskisi kadar hareketli bir yaşam sürmüyorlar. Bilim ve teknolojideki gelişmeler sayesinde eskiden insanların kas güçlerini kullanarak yaptığı pek çok iş, artık makinelerle yapılıyor. Yürüme, merdiven çıkma gibi günlük fiziksel aktiviteler zaman kaybı olarak görüldüğünden yok denecek kadar azaldı. Artık insanlar çoğunlukla masa başında çalışıyor ve fast food denen yağ ve karbonhidrat ağırlıklı, yüksek kalorili yiyeceklerle besleniyor. Eskiden olduğu gibi evlerde, sebzeli tencere yemekleri pişirilmiyor artık.” diye belirtti.
“ÜLKEMİZDE 3 ERİŞKİNDEN 1’İ ŞİŞMAN”
İnsanların fiziksel aktivitelerinin azalması ve dengesiz ve yüksek kalorili beslenmeleri nedeniyle hızla şişmanlamaya başladıklarını belirten Ateş, bu değişimimin tüm toplumda birlikte olması nedeniyle çoğu bireyde farkındalık gelişmediğini belirtti. Herkesin vücut ağırlığını, metre cinsinden boyunun karesine bölerek, Beden Kitle İndeksini öğrenebileceğini söyleyen Ateş, artık bunu hesaplamak için kağıt, kaleme de ihtiyaç yok, internetteki pek çok adreste bunu yapan otomatik programlar var dedi. Beden Kitle indeksi 25’in üzerinde olanların aşırı kilolu, 30’un üzerinde olanların obez olduğunu ve toplumumuzun Avrupa’nın en şişman toplumu olduğunu aktaran Ateş, “Ülkemizde 3 erişkinden 1’i maalesef aşırı kilolu veya obez. Ama bunların çoğu kendini şişman olarak görmüyor. Çünkü şişmanlık toplumda çok yaygın. Normal kiloda olanlara ‘sen çok zayıfsın git bir doktora bu zayıflığın sebebi araştırılsın’ diyorlar. Yani ortada komik bir durum var, şişmanlar kendilerini normal, normalleri hasta kabul eder hale geldiler” diye konuştu.
“ŞİŞMANLIK ARTTIKÇA REFLÜ SIKLIĞI ARTAR”
Bazen reflüye bağlı göğüs kemiği arkasındaki yanma hissinin ve ağrının, kalp krizi ağrısı sanıldığını ifade eden Ateş, “Şişmanlık arttıkça, karın içi basınç artıyor. Artan basınç, mideyi sıkıştırarak, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasına neden oluyor. Geriye kaçan mide içeriği de göğüs kemiği arkasında yanma, ağrı, ağza acı-ekşi mide suyu gelmesi gibi şikayetlere ve yemek borusunda hasara neden oluyor. Reflü aslına bakarsanız ölümcül bir hastalık değil ama hastaların yaşam kalitesini çok düşürüyor. Göğüs kemiklerinin arkasında hissettikleri, yanma, ağrı ve yemek borusu kasılmasını kalp krizi bulgularına benzeten hastalar bazen panik içerisinde acil servislere koşturuyorlar. Bu hastalar kalp hastalıklarına yönelik tetkikleri normal bulununca, reflü ön tanısıyla bize gönderiliyorlar” şeklinde konuştu.
“ÖNCE ALARM BULGULAR ARAŞTIRILMALI”
Reflü şikayetiyle gelen hastalarda önce alarm bulguların araştırıldığını söyleyen Ateş, bazen bu şikayetlerin ciddi bir hastalıktan da kaynaklanabileceğini belirtti. Ateş, ciddi bulguları şu şekilde sıraladı:
“Reflü yakınması ile gelen bir hastada ilk önce alarm bulguların varlığını araştırıyoruz. Örneğin kansızlık, özellikle demir eksikliği anemisi çok önemli. Pek çok sindirim sistemi kanseri hastasında ilk bulgulardan biri kansızlık. Aynı şekilde nedensiz kilo kaybı da çok önemli, diyet yapmadan bir hasta kilo vermeye başlamışsa altta yatan, ciddi organik bir hastalık olabilir diye düşünüyoruz. Yenen yiyecek ve içeceklerin boğazda sıkışıp kalması, yemek borusu kanserlerinde veya akalazya gibi yemek borusunun motor hastalıklarda sık görülüyor. İnatçı bulantı kusmalar da, gastrointestinal sistemde tıkanıklık yapan kanser gibi ciddi bir hastalığın bulgusu olabilir. Aşikar kanama bulguları: Ağızdan kahve telvesine benzer kanlı kusmuk gelmesi, katran şeklinde siyah, pis kokulu, cıvık dışkılama, mide veya oniki bağırsak kanaması işaretleridir ki bunlar da sıklıkla ülser kanamaları nedeniyle görülürler. Bu gibi bulgular var mı diye hastaya soruyoruz, muayene ve tetkiklerle araştırıyoruz. Dışkıda gizli kan tetkiki yapıyoruz. Pek çok sindirim sistemi kanserinde dışkılama sırasında aşikar kan görülmemesine rağmen, dışkıda gizli kan saptanabiliyor. Bunların hiçbiri yoksa endoskopik incelemeye genellikle gerek yoktur. Alarm bulguları olmayan tipik reflü yakınmaları olan hastalara proton pompa inhibitörü dediğimiz asit baskılayıcı ilaçları verip ve kontrole çağırıyoruz. Hasta 15 gün sonra kontrole geldiğinde ‘Hocam, teşekkür ederim. Yakınmalarım geçti’ diyorsa evet reflü hastasıdır. Böylece, tedaviden teşhise gidilebilir” diye belirtti.
“ALARM BULGULAR VARSA VEYA İLAÇ TEDAVİSİNE YANIT YOKSA ENDOSKOPİ ŞART”
Ama her zaman ilaç tedavisiyle hastanın şikayetleri geçmiyor. Hasta asit baskılayıcı ilaç tedavisinden fayda görmemişse veya belirttiğim alarm bulguları varsa bu hastalara endoskopi yapıyoruz. Endoskopide geniş bir mide fıtığı saptamışsak, yani mide, diyaframdan yukarıya, göğüs boşluğuna doğru kaymışsa, özellikle de hasta gençse, bu hastalara genellikle cerrahi tedavi öneriyoruz. Cerrah arkadaşlar fıtıklaşan mideyi tekrar karın boşluğuna çekip, mide içeriğinin mideden yemek borusuna geri kaçışını engelleyici operasyonlarla hastaları ömür boyu ilaç kullanma zorunluluğundan kurtarıyorlar.
REFLÜ KANSERE YOL AÇABİLİR Mİ?
Ülkemizde reflünün kansere nadiren yol açabildiğini belirten Ateş, “Reflü nedeniyle yemek borusunun alt kısmına ince bağırsak mukozası yerleşmişse, çok şükür ki bizim toplumda bunu az görüyoruz, işte bu kansere zemin hazırlıyor. Eğer bu durum varsa, biz bunun ayrıca takibini ve tedavisini yapıyoruz. Değişen dokuyu kansere dönüşmeden endoskopik yöntemlerle yakıyoruz veya çıkarıyoruz” dedi.
BU YİYECEKLERDEN UZAK DURUN!
Reflü şikayetlerinin bazı yiyeceklerle arttığından bahseden Ateş, hastalara özellikle ağır yağlı, salçalı yemekleri, çikolatayı, kahveyi, naneyi, ekşi meyveleri, ekşi meyve sularını, kola gibi gazlı içecekleri mümkün olduğunca az tüketmelerini, sigara ve alkol kullanmamalarını öğütlediklerini belirtti. Diyet ve yaşam tarzı değişikliklerine uyan hastalarda reflü tedavisinin daha başarılı olduğunu söyleyen Ateş, “Yaşam tarzı değişikliğinden kastımız hastanın az hacimli, sağlıklı ve dengeli beslenmesi, tıka basa doymadan yemeyi sonlandırması, şişmansa zayıflaması, gece yatmadan en az 3 saat önce yeme-içme faaliyetlerine son vermesi, sigara, alkol alışkanlığı varsa bunları bırakması, eğer kendi iradesiyle bu alışkanlıklardan kurtulamıyorsa doktorlardan bu konuda destek alması, gece reflü şikayetleri oluyorsa reflü yastığıyla başını yükseltmesi ve sol yanına yatarak uyuması” diye konuştu.
“REFLÜ SADECE YEMEK BORUSUNU İLGİLENDİREN ŞİKAYETLERE NEDEN OLMAZ”
Reflü hastalarının sadece yemek borusunu ilgilendiren şikayetlerle başvurmadığını, ses kısıklığı, kuru öksürük, farenjit, larenjit, zatürre gibi şikayetlerle başvurup, reflü tanısı alan çok sayıda hasta olduğunu aktaran Ateş, reflü tedavisiyle bu hastalıkların da kontrol altına alındığını belirtti.