Kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanseri hakkında bilgiler veren VM Medical Park Mersin Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Erdinç Nayır, önemli uyarılarda bulundu. Meme kanserinin hem erkeklerde hem de kadınlarda bulunan meme dokusundaki hücrelerin bazılarında değişim olması, bu değişim sonrasında normal dışı hücrenin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucunda ortaya çıkan bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Nayır, “Meme kanserinin en önemli risk faktörleri cinsiyet ve aile öyküsüdür. Kadınlarda meme kanserini daha fazla görmekteyiz. Ailede özellikle meme kanserinin varlığı, kişide kanser gelişme riskini 2-3 kat artırmaktadır. İleri yaşta olmak, özellikle 50-70 yaş arasında daha sık görülmektedir. Adet başlama yaşının erken, menopozun ise geç olması, hiç doğum yapmamış olmak, ilk doğumun 30 yaşından sonra olması, bebeğini emzirmemiş olmak, tütün ürünü ve alkol kullanmak, uzun süreli östrojen içeriği yüksek hormon tedavisi almak, menopoz sonrası kilo almak, obezite ile fiziksel aktivitenin az olması diğer risk faktörleridir” ifadelerini kullandı.
"ERKEKLERDE DE GÖRÜLÜYOR"
Meme kanserinin, sadece kadınların kanseri olmadığını, erkeklerde de karşılaşılan bir kanser türü olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Erdinç Nayır, "Bu sebeple erkeklerinde bu konuda duyarlı olması, meme dokusunda ele gelen bir sertlik, kitle, şekil bozukluğu durumunda mutlaka doktora başvurması gereklidir. Meme kanseri tanısı alan hastalarımızda en sık başvuru sebebi ele gelen kitledir. Hastalarımız genellikle memede ele gelen kitle hissi sonucunda doktora başvurmaktadır. Yapılan meme ultrason ve mamografi ile hastalık teşhis edilmektedir. Ele gelen kitle dışında diğer belirtiler ise iki meme arasında şeklin farklı olması, asimetri varlığı, meme cildinde içe doğru çekinti, çöküklük olması, memede kızarıklık ve iyileşmeyen yaraların varlığı, memede olağan dışı şişlik varlığı, meme başından özellikle pembe-kırmızı renkte akıntı olmasıdır. Bazı hastalarımız ise tümörün yayılımına bağlı bulgularla da karşımıza gelmektedir. Meme kanseri sıklıkla koltuk altı lenf bezlerine ve kemiklere yayılmaktadır. Koltuk altında ele gelen bir beze veya uzun süren kemik ağrıları ile de meme kanseri karşımıza çıkabilir" diye konuştu.
"HER AY MEME MUAYENESİ YAPILMALI"
Meme kanserinin 4 evresi bulunduğunu dile getiren Nayır, “Evre 1 ve 2 erken evre olarak, evre 3 ise ileri evre olarak tanımlanmaktadır. Vücutta yayılım varsa evre 4 olarak bahsederiz. Meme kanseri tanısı konulduğunda ilk yapılması gereken kanserin evresini belirleyebilmek için görüntüleme yöntemlerinin yapılmasıdır. Bu sebeple tomografi, MR, PET, kemik sintigrafisi gibi bir takım görüntüleme tetkiklerini isteriz. Hastaya göre hangi tetkik uygunsa onları tercih etmekteyiz. Evreleme tedavi açısından çok önemlidir. En iyi tedavi planı için iyi bir evreleme gerekmektedir. Kanser tanısı konulan bir hastada öncelikle evreleme yapıyoruz. Ne kadar erken saptanırsa o kadar kolay tedavisi yapılmaktadır. Bu sebeple erken teşhis için her kadın meme muayenesini her ay kendisi yapmalı ve yılda bir mamografi çektirmelidir. Erken teşhis demek, tümörün daha erken saptanması demektir. Bu da hastayı daha kolay bir tedaviye götürür” şeklinde konuştu.
"BİR ŞÜPHE VARSA HEMEN DOKTORA BAŞVURULMALI"
Meme kanserinin, hastaların büyük çoğunluğunun memelerini muayene ederken kendileri tarafından tespit edildiğini söyleyen Nayır, "20 yaşından sonra her kadın, adet döneminden 3-4 gün sonra ayna karşısında kendi meme muayenelerini yapmalıdır. Kişi kendi vücudunu daha iyi tanıdığı için, bir doktor muayenesinden daha değerlidir. Üst beden çıplak iken kişi ayna karşısına geçmeli, her iki kolunu kaldırmalı ve meme üzerinde çekinti, kızarıklık, kabarıklık veya şekil bozukluğu var mı bunu incelemelidir. Daha sonra incelenecek meme tarafında kol yukarıda tutulur, diğer elin 3 parmağı ile memeye baskı uygulanarak muayene edilir. 3 parmak ile önce yukarı aşağıya, daha sonra saat yönünde halkasal hareketler yapılarak meme dokusu muayene edilir” dedi.
Eğer bir şüphe varsa mutlaka hekime başvurulması uyarısında bulunan Nayır, “40 yaşından itibaren de mutlaka senede bir mamografi uygulanmalıdır. 20-40 yaş arası meme kanserinden şüphe varsa meme ultrasonu yaptırılmalıdır. 40 yaşından sonra mamografi ile net değerlendirilemeyen durumlarda meme ultrasonunu da ek olarak istemekteyiz. Önemli bir noktaya değinmek isterim, meme kanserini erken saptamak için kanda bakılan bir test şuan mevcut değildir. Kan tahliline bakarak meme kanseri olabilir veya meme kanseri yoktur denilemez" ifadelerini kullandı.
"ARTIK DAHA İYİ SONUÇLAR ALINIYOR"
Meme kanserinin tedavisinde üç ana yöntem olduğunu belirten Doç. Dr. Erdinç Nayır, şöyle devam etti; "Bunlar cerrahi, radyoterapi ve sistemik tedavidir (kemoterapi, hormon tedavisi). Meme kanseri sık görülen bir kanser olduğundan tedavisinde de her geçen yıl yeni yaklaşımlar olmaktadır. Bu da bizi başarıya götürmektedir. Cerrahi ve radyoterapi teknikleri eskiye göre daha iyi yapılmakta, daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Meme kanserinin sistemik tedavisinde de kemoterapiyi, hormonal tedaviyi ve hedefe yönelik olan akıllı ilaçları kullanmaktayız. Son dönemde tümörün gelişimine sebep olan moleküler biyolojiye daha hakimiz. Bu moleküler değişikliklere yönelik de tedaviler uyguluyoruz. Özellikle evre 4 meme kanserinde çok etkin yeni ajanlar, ilaçlar kullanıma girmiştir. Bu ajanları kullandığımız takdirde başarılı sonuçları görmekteyiz. Her hastanın standart bir tedavisi yoktur. Hasta karşımıza geldiğinde, tümörün yerleşim yeri, tümörün patolojik özellikleri, hastanın yaşı, hastalığın evresi gibi birçok faktörü önümüze koyarız ve detaylı bir planlama yaparız. Bu planlama kişiye özgü olmaktadır. Bunu vurguluyorum, çünkü meme kanserli birçok hastamız var. Meme kanserli hastalar kendi aralarında diyalog kurarken, farklı yaklaşımları tedavileri duyabilmekteler. Biz de her zaman herkesin kanseri bir değil, tedavisi de farklı şeklinde açıklama yaparız. Mesela her hastaya ışın tedavisi ya da hormonal tedavi vermiyoruz.”